Yeni emekli olan Harold Fry, karısı Maureen ile birlikte oldukça kasvetli ve monoton bir hayat sürmektedir. Günlerinin çoğunu evde geçirirken, eski arkadaşı Queenie'den bir mektup alır. Mektubu açtığında Queenie'nin ölüm döşeğinde olduğunu öğrenir ve bu haber onu derinden sarsar. Başlangıçta, Queenie'ye kısa bir teselli mektubu gönderme niyetindedir. Ancak bu olay onu derin bir düşünceye sevk eder. Bir anda tüm planlarını değiştirir ve Queenie'nin yanına gitmeye karar verir. Harold, elinde mektup ve cebinde birkaç kişisel eşya ile yola çıkar. Bu yolculuk sıradan bir seyahat değil, Harold’ın kendi içsel dünyasında da bir keşfe dönüşür. Yolculuk boyunca tanıştığı insanlar ve karşılaştığı durumlar, onun hayatını sorgulamasına neden olur. Yolda yaşadığı beklenmedik ve özgürleştirici karşılaşmalar, Harold’a hayatın ne kadar değerli olduğunu yeniden hatırlatır. Bir yandan Queenie'yi görmek için acele ederken, diğer yandan bu uzun ve zorlu yürüyüş, Harold'a kendi geçmişi ve geleceğiyle yüzleşme fırsatı verir. Film, seyirciye sadece fiziksel bir yolculuğu değil, aynı zamanda ruhsal ve duygusal bir dönüşümü de anlatır. Bu 700 kilometrelik unutulmaz yolculukta Harold, belki de hem kendini hem de kaybettiklerini bulacaktır.
Film hakkındaki düşüncelerinizi paylaşın