Auschwitz kampının acımasız kumandanı Rudolf Höss, eşi Hedwig, çocukları ve hizmetkârlarıyla rüya gibi bir hayat sürmektedir. Öyle ki, bu hayatın dışarıdan bakıldığında mükemmel göründüğünü söylemek mümkündür. Ancak, gerçekler çok daha karanlık ve ürkütücüdür. Çünkü bu "mükemmel" yaşam, ölüm kampının duvarına bakan muhteşem bir evde geçmektedir. Evin konumu oldukça çarpıcıdır; tam olarak tren raylarıyla gaz odaları arasındadır. Martin Amis'in aynı adlı romanından uyarlanan bu etkileyici film, çelişkilerle dolu bir dünyayı gözler önüne seriyor. Film, çiçekli, geniş bahçeler, seralar ve havuzlarında keyif süren Höss ailesinin, başlarına ölüm külleri serpilirken nasıl sıradan bir hayat sürdürdüklerini gözlemleyerek izleyiciyi derinden etkiliyor. Bahçelerinde oynayan çocuklar ve günlük rutinlerine devam eden aile üyeleri, çevrelerindeki vahşeti adeta görmezden gelerek yaşamlarını sürdürüyorlar. Film, bir yandan doğanın güzelliklerini ve masumiyetin simgesi olan çocukları gösterirken, diğer yandan insanın karanlık yanını ve büyük bir trajediyi barındırıyor. Höss ailesi, dışarıda yaşanan dehşete rağmen evlerinde sakin ve düzenli bir yaşam sürdürüyorlar. Film, bu zıtlıkları ve insan doğasındaki derin çelişkileri ustalıkla ortaya koyarak izleyicinin zihninde uzun süre silinmeyecek izler bırakıyor.
Film hakkındaki düşüncelerinizi paylaşın