Mart 1992'de hikayemiz Paris'in varoşlarındaki küçük bir kasaba olan Montreau'de başlar. Gençlerin içkiyle eğlendiği gürültülü bir partiden bir ses duyulur. Ormanın derinliklerinde, çalılıkların arasında gizlenmiş bir beden bulurlar. Beden soğuk ve cansızdır, ölü gibi görünmektedir. Birkaç hafta öncesine gidiyoruz, 16 yaşındaki Simon, okula gitmedi. Bu hali, normalde disiplinli bir öğrenci olan Simon için oldukça garip. Sınıfta kan lekeleri bulunur. Garip bir şekilde bu, Simon'un yokluğunu daha da korkutucu hale getiriyor. Kaçış, kaçırılma, intihar mı peki yoksa daha korkunç bir şey mi, cinayet mi? Birkaç gün sonra, aynı sınıftan genç bir kız olan Laetitia da kaybolur. Laetitia, Simon'la görünüşte hiçbir bağlantısı olmayan ve karanlık bir geçmişi olmayan bir kız. Ancak, onun da kayboluşu kasabada endişe yaratır. Korku içinde yeni bir gün başlar ve yeni bir isim daha kaybolur: Jean Baptiste. Artık dedikodular kasabanın sokaklarında hızla yayılmaya başlar. Bir öğrenci belki tesadüf olabilir, iki öğrenci belki bir bağlantı olabilir ama üç öğrenci? Bu artık bir tesadüf olamaz. Kasabada çıldırış başlar... Kasaba halkı endişe ve korku içinde titrerken, çocukların nerede olduğu veya ne olduğu hala belirsiz. Gerçek ne olursa olsun, hikayenin bitmediği açıktır.
Film hakkındaki düşüncelerinizi paylaşın