Taksi Tahran'ın hikayesi, İran'ın başkenti Tahran'ın sokaklarında dolaşan bir sarı takside geçiyor. Başka herhangi bir taksiden farklı gibi görünmeyen bu sarı araç, aslında içindeki yolcularla birlikte çok özgün ve derinlemesine bir film deneyimi sunuyor. Taksi Tahran'ın renkli ve karmaşık sokaklarında ilerlerken, bu taksiye binen tüm yolcular, her biri kendi hikayesi ve perspektifiyle dikkat çekiyor. Şoför koltuğunda oturan kişi ise ünlü yönetmen Jafar Panahi'den başkası değildir. Panahi, yasaklar ve sansürle mücadele eden bir sanatçı olarak, yaratıcı bir şekilde bu film aracılığıyla Tahran'ın toplumsal ve kültürel yapısını gözler önüne seriyor. Taksinin ön panosuna monte edilmiş bir kamerayla, her yolcunun farklı konular üzerine düşüncelerini, yaşamlarını ve hikayelerini paylaştığı bu sohbetler, izleyiciyi bir şehir turuna çıkarırken aynı zamanda derinlemesine bir insan tahlili sunuyor. Dram ve komedinin iç içe geçtiği bu sohbetlerde, Panahi'nin ustalıkla yönlendirdiği diyaloglar, Tahran'ın zengin mozaiğini etkileyici bir şekilde yansıtıyor. Film, sıradan gibi görünen bir taksinin içinde bile ne kadar çok katmanlı ve anlamlı hikayeler barındığını gözler önüne sererek, izleyiciyi düşündürüyor ve duygulandırıyor. Panahi'nin taksisindeki her durak, yeni bir hikaye ve yeni bir bakış açısı anlamına geliyor. Bu film, izleyiciye yalnızca Tahran'ın sokaklarını değil, aynı zamanda bu sokaklarda yaşayan insanların ruhlarını da tanıma fırsatı veriyor.
Film hakkındaki düşüncelerinizi paylaşın